30 Ekim 2011 Pazar

Közlenmiş Patlıcan Kebabı

tevafuk oldu "közlenmiş biber turşusu" tarifinden sonra "közlenmiş patlıcan kebabı" denk geldi... tarif Emine Beder'den...tabi ben onun yaptığından biraz daha farklı yaptım. en son patlıcan ve kıymayı karıştırmış ve bi taşım pişirmiş Emine hanım. sunum da karışık bir görüntü olur düşüncesiyle servis tabağına ilk patlıcanı koydum. üzerine kıymalı harc ve biraz maydanoz...çok hafif bi yemek oldu. çalışan hanımlar için süper pratik bi yemek. daha önceden közleyip derin dondurucuya koyduğumuz patlıcanı dolaptan çıkarır, o çözülünceye kadar kıymalı harcı pişirebilir, yarım saat içinde servise hazır hale getirebilirler...



malzemeler:

5 adet orta boy patlıcan (2 adet bostan patlıcan da olabilir)
2 orta boy soğan
175 gram yağsız kıyma
2 orta boy domates
3-4 adet sivribiber
4-5 diş sarmısak
yarım demet maydanoz
yarım limonun suyu
sıvı yağ
tuz, karabiber, kırmızıbiber

yapılışı:

patlıcanları alimünyum folyoya sarıp fırında veya ocağın üzerinde közlüyoruz. kabuklarını soyup limonlu suyun içinde 5 dakika beklemeye alıyoruz. soğan ve sarmısakları küp doğrayıp sıvıyağda öldürüyoruz. kıymayı ekleyip bir kaç dakika kavurduktan sonra minik doğranmış domates ve sivribiberleri ekliyor, suyunu çekinceye kadar kavuruyoruz. kıyılmış maydanoz ve baharatları ilave edip 1 dak. sonra ocağı kapatıyoruz. buraya kadar Emine Beder'in tarifini aynen yazdım. ben patlıcanları az tereyağında çevirdikten sonra servis için tabağa alıp, üzerine kıymalı harctan koydum. Emine hanım diyor ki; "közlenmiş, limonlu suda bekletilip ince ince doğranmış patlıcanları bi tencereye koyun. hazırladığınız kıymalı harcı ekleyip üzerine yarım su bardağı sıcak su koyduktan sonra ağır ateşte biraz daha pişirin. ılıkken servis yapın" demiş. tercih sizin...
afiyet olsun...

28 Ekim 2011 Cuma

közlenmiş kırmızı biber turşusu

3 gündür yayınlamaya çalıştığım kırmızı biber turşusunu bilgisayarı her açtığımda yakalandığım uzun metrajlı sohbetler yüzünden bi türlü yazmak/yayınlamak nasip olmadı. şimdi çok uzatmadan ve birilerine yakalanmadan "közlenmiş kırmızı biber turşusu"nun tarifine...





















malzemeler:

3kg kırmızı biber
yarım su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı sirke
1 baş sarmısak
1 demet maydanoz
1 yemek kaşığı şeker
tuz

yapılışı:

yıkayıp kuruladığımız biberleri fırın tepsisine diziyoruz. 200 derecede 10 dakika arayla alt üst ederek biberleri közlüyoruz. biberlerin büyüklük/küçüklük durumuna göre bu süre uzayabilir de. kabukları soyulabilir hale gelinceye kadar közlemeye devam yani;)) fırından çıkardığımız biberlerin kabuklarını soyuyoruz. arzuya göre biberleri bütün bırakabilir veya benim yaptığım gibi iri parçalara bölünebilir. biberleri hazırladıktan sonra bir kapta zeytinyağı, sirke, şeker ve tuz karışımını hazırlıyoruz. derin bir kaba önce 4-5 adet biber, 2-3 kaşık sos şeklinde bitene kadar yerleştiriyoruz. kalan sosu üstüne döküp bir gece buzdolabında bekletiyoruz. ertesi gün maydanozu yıkayıp saplarından ayırıyoruz. sarmısakları soyup istenilen büyüklükte doğruyoruz(bütünde bırakılabilir). dolaptan çıkardığımız biberlerimizi saklayacağımız kavanoza önce biberlerden birazını yerleştirip üstüne maydanoz ve sarmısakları koyuyoruz. tüm malzemeyi bu sıralamayla kavanoza yerleştirip ağzını kapatıyoruz. biberden sos falan kaldıysa kavanoza ilave etmeyi aman ihmal etmeyelim;)) afiyet olsun...

12 Ekim 2011 Çarşamba

hamsi tava mı? ızgara mı?

Karadenizli olunca adımız hamsiyle yanyana yazılır malum...Karadenizin soğuk sularındaki bu küçük sevimli ve lezzetli hayvanın hastasıyızdır niyeyse?! sonbahar yaprakları yere düşerken hepimizin gözü tezgahlarda hamsiyi gözetler...-hamsi çıktı mı? -ne kadarmış? -çok pahalıymış bi kaç güne düşer canımm... vb cümleler bu ara en çok aramızda dönen muhabbetlerden...sahilde yaşayanlar öğleye doğru çarşıyı muhakkak bi dolaşır 1-2 kilo hamsiyle evine döner...sahilden epey uzak olan ben gibilerde merkeze telefon açıp -uupss hani bize hamsi daha bekleyecekmiyiz? diye hamsi siparişini uzaktan verir, tazeyse mideye, değilse kedi köpek gibi hayvanata ikram ederiz:)) hamsi cam gibi olmalı der annem. başka türlüsünü sevmez ve tavasını yada ızagarasını tercih eder. bizde pilavıydı köftesiydi tatlısıydı(!) bilinmez, sevilmez ve tüketilmez. hamsi en orjinal haliyle yenilmelidir, şekilden şekile sokulmasına kızar valide hanım:)) mısır ununa bulanıp yağda kızartılmış hamsi kardeşle de benim aram yok. sevmiyorum mutfaktan günlerce çıkmayan hamsi kokusunu... en güzeli ızagara tabi ama oda zahmetli...

ee ne olucak o zaman? hemen anlatıyorum:

pişirme kağıdını alıyor ve tavaya seriyoruz...üstüne hamsileri diziyoruz kardeş kardeş, yanyana...onların üstünüde pişirme kağıdıyla kapatıp ocağın üzerine alıyor önce altının kızarmasını bekliyoruz(nar gibi kızarmıyor tabiki). altı kızaran hamsileri bi kapak yardımıyla çeviriyoruz. üstüne yerleştirdiğimiz pişirme kağıdı çevirdiğimizde altında kalıyor haliyle...üstte kalan kağıdı alıyor ve hamsilerin kızarmasını bekliyoruz. yağda kızarmadığı için çok fazla bi kızarma beklemeyin ızgarada ki gibi oluyor...ve küle kömüre bulaşmadan, elinizde bi gazete sürekli kömür yellendirmeden mutfakta hamsi ızgaramız hazır...hem kokusuz, hem yağsız miss gibi hamsi işte, daha ne olsun?! ;))

bugün biraz fazla yoğundum üstüne akşam yemeğine habersiz ama kıymetli misafirim oldu...öyle olunca hamsileri tavaya gelişi güzel koydum ve fotolar misafire çaktırmadan alelacele çekildi...yani fotoğraflar pek şık sayılmaz:D  hamsi sezonu açılmışken belki deneyen olur diye bende çok geciktirmeden paylaşmak istedim artık o kadar kusurumu görmezden gelin:))) deneyin seveceksiniz;)) afiyet olsun şimdiden...

2 Ekim 2011 Pazar

21.09.2011 İstanbul...

daha önceki kayıtlarda bahsettiğim yaz ın son kahvaltı sofrasının fotoğraflarını paylaşayım unutmadan...tatlıları şahsım, salata ve böreği ablam, muhabbetini ise kıymetli misafirlerimizin yaptığı sade soframızın görüntülerine buyrun: (tarifler bilahare ilerleyen tariflerde eklenecektir. inş yani. )


                       misafirler ha geldi, ha gelir derken çatal, bıçak, bardak, peçete vs ayrıntıları yerleştirmeden fotoğraf almışım:)))


                        davetsiz misafirimiz de var çilek reçelinde:))

                                       
                       çıtır börek


                       binbir çeşit tahıl salatası (bi adı yok sanırım ablam bulduğu ne kadar enterasan tahıl varsa haşlayıp bize salata diye yediriyor.ben masumum :p )


                      çok meşhurr "muhallebili kadayıf" internet ortamında nerde isterseniz tarifine denk gelebileceğiniz bu tatlımız, Mustafa Ulusoy'un "giderken bana bir şeyler söyle" adlı kitabında bile vardır...


                       kayısılı kurabiye

kayısılı kurabiye

sıcak bi çayın yanında tatlı ne istersiniz? diye sorulsa çoğumuz kek veya kurabiyeee diye seslenir. ana malzemelerinin un, pudra şekeri, yumurta ve tereyağının oluşturduğu, katkılar içinse mevsimine göre ve evde bulduğum ekstra malzemelerden çeşit çeşit kurabiyeler yaptığım kendi uydurukça hamurum var...ne zaman başım sıkışsa çok düşünmeden dolaba koşar malzemeleri çıkarırım. Allah ne verdiyse, ne bulduysam katar karıştırır kurabiyeyi fırına gönderirim. portakal, fındık, ceviz, çikolata, kurabiyenin içine girebilcek aklınıza gelen herşeyle hazırlayabilceğiniz bu kurabiye hem pratik hemde lezzetli... tadına bakanların itiraf etmesini umarak "kayısılı kurabiye"nin tarifine geçelim mi?

malzemeler:
bir paket tereyağı (margarinde olabilir ama ben kullanmıyorum)
iki yumurta
bir su bardağı pudra şekeri
bir su bardağı minik doğranmış kuru kayısı (ben gün kurusu kullandım ama elinizde ne varsa onu kullanın)
bir çay bardağı kadar kırılmış iç fındık
aldığı kadar un (bi daha ki sefer söz olsun bardakla ölçü kullanı onu yazıcam;) )
kabartma tozu
vanilya

yapılışı:

oda sıcaklığındaki tereyağına, yumurta ve pudra şekerini ekleyip karıştırıyoruz. sırayla un, kabartma tozu ve vanilyayı ilave ediyoruz. hamur tam kıvama gelmeden kayısı ve fındık içini ilave edip ne çok sert nede çok yumuşak olan bi kurabiye hamuru elde ediyoruz. istediğimiz şekli verdikten sonra kurabiler fırına, bizde çayın suyunu koymak üzere ocağa geçiyoruz...kurabiyeleri yakmadan pişirdiyseniz üzerine çok hafif pudra şekeri serpip sıcak çay ve muhabbet eşliğinde afiyetle yiyoruz...afiyet olsunnn...
unutmadan kış geliyor ve portakal çok yakında manavdaki yerini alır.muhakkak portakal rendesiyle deneyin.sadece kayısı kullanmıyor yerine bir portakal kabuğu rendesi kullanıyoruz;))